
05 Nisan 2015 tarihinde, Sn.Hasan ÜSTÜN kanalıyla, Facebook Ankara Ankara grubuna katıldıktan sonra, Ankara ile ilgili olup hafızamda kalan anıları, fırsatını bulmuşken sıcağı sıcağına, kişilere aktarmaya çalışıyorum.
Elinde eski bilgi ve belge bulunan grup üyelerinden önemli bir ricam var. Yanlış hatırladığım veya yazdığım bir şey varsa lütfen düzeltiniz ki sonraki nesillere yanlış bilgiler aktarmış olmayayım.
Geçenlerde, Ankara Ankara Grup paylaşımlarından birinde , Ankara Kazıkiçi Bostanlarından bahsediliyordu.Bostan sözcüğü, beni, 7-8 yaşlarımdaki bazı çocukluk anılarıma götürdü.( Şu an 66 yaşındayım )
Ne zaman çalıştırmaya başlamıştı onu bilmiyorum ama, ben 7-8 yaşlarında iken, annemin babası Ömer Dedemin, o zaman da Gülveren diye anılan bir Ankara bölgesinde, kiralamak suretiyle işlettiği bir BOSTAN vardı.Anne ve Baba tarafının, ilk torunu olduğum için çocukluğumda bu bostanda çok ağırlandım.
Söz konusu BOSTAN ile ilgili olarak, hafızamdan dökülen anıları, bir sıralama gözetmeden aşağıya yazıyorum.
--Ankara Kalesi alt taraflarından, Bentderesini takip edip, Asri Mezarlığın ana giriş kapısı yakınından geçmek suretiyle gidildiğini hatırlıyorum.
--Bostan, Hatip Çayının kenarına çok yakındı.
--Çayın, diğer yakası biraz daha yüksekti. Yükseltilmiş bu bölümde, Mamak istikametine demiryolu ve ara bir istasyon vardı (Gülveren Tren İstasyonu). Bu istasyonda inenler, Hatip Çayını bir köprü ile geçtikten sonra Bostan sınırlarındaki bir yaya yolundan geçerek dağılırlardı.
--Demiryolu istasyonunun alt tarafında, Hatip Çayının kenarında su ile çalışan klasik bir un değirmeni vardı.
--Köprü üzerinde, Benden 4 yaş büyük Cevat isimli en küçük dayım ile Bostan'dan topladığımız salata yeşilliklerini satarak harçlık çıkartmaya çalıştığımızı hatırlıyorum.(Ekli, Cevat Dayı fotoğrafı)
--Cevat Dayım, yüzmeyi, Hatip Çayı'nın müsait bölümlerinde çabalamak suretiyle öğrenmişti.
--Elimize geçen bir çivi olursa bunu demiryolu raylarından birine koyardık, tren geçtikten sonra çivinin nasıl ezildiğini, yassılaştığını görmek bize çocukça bir zevk verirdi.
--Bostan'da tohuma kaçmış, sararmış bir kabağı, düzgünce oyup gemi haline getirir, Hatip çayının uygun yerlerinde veya ark dendiğini hatırladığım bostan sulama kanallarında yüzdürmeye çalışırdık.
--Bostanın sulama suyu bostan içindeki bir kuyudan sağlanırdı.Kuyu yanında, benim çok ilgimi çeken bir su motoru vardı, su pompasını çalıştıran bu motorun, iki yakıt deposu vardı birinde benzin, diğerinde gazyağı bulunurdu.Motor önce benzin ile çalıştırılır, yeterli ısıya ulaşınca daha ucuz olan gazyağı ile çalışmaya devam ederdi.
--Bostan evinde elektrik yoktu.Gazyağı lambaları ile aydınlanırdık.(Ekli,Fotoğraf)
--Tuvalet dışarıdaydı.Karanlıkta evden çıktığımızda, mevsim ve zaman uygunsa ev civarında uçuşan Ateş Böcekleri'ni, hayranlık ve hayretle izlerdim.
--Evin önünde, karadut ve beyaz dut veren, ilginç bir dut ağacı vardı.
--Bostan sınırları içinde muhtelif yerlerde, kaysı,zerdali,elma,ayva,erik ağaçları da vardı.
--Yine eve yakın bir yerde bulunan gül ağaçlarından toplanan güllerle, Anneannemin yapmış olduğu gül reçelinin tadını ve kokusunu hiç unutmadım.(Gülveren semtinin adı, bu çok güzel kokulu güllerden geliyor olabilir mi?)
--Ömer Dedem, sabah erken saatlerde topladığı domateslerin küfelerini, dut ağacının dibinde dizerdi.O domateslerden yayılan, kokuyu ve o doğal domateslerin lezzetini bu yaşıma kadar hiç unutmadım.
--Bostanda, küfeleri taşıyan bir eşek ve başka hayvanlar da vardı.Erik ağacının dibinde bağlı koça tedbirsizce yaklaştığımda yemiş olduğum boynuz darbesi müthişti.
--Bostanın bir bölümünde, mevcut hayvanlar için yonca ekilirdi,biçilirdi.
--Uygun zamanlarda, bostan evinin önünde kurulan yer sofrasında kahvaltı ederdik.Pompalı gazyağı ocağının çıkarttığı ses hala kulaklarımdadır. (Ekli, Gazyağı Ocağı Fotoğrafı)
--Evin kapısına yakın bir yerde mermerden oyma bir kahve dibeği vardı.Kahve çekirdekleri tokmak ile burada dövülürdü.
--Bostan yakınlarında bir jandarma karakolu ve fırın vardı.
--Bostandan taze topladığımız maydanozu, beyaz peynir ile harmanlayıp ekmek arasında yemek büyük bir keyifti.
Yukarıda saymış olduğum güzellikler ve hatıralar, 1957 yılında meydana gelen sel felaketinde tamamen yok oldu.
Sel gelebileceğini bilmeyerek, Ömer Dedem ve Cevat Dayım ile taşmak üzere olan Hatip Çayının kenarında kabaran suları seyrediyorduk, Mamak tarafında bir askeri tesisi de sel basmış olsa gerek ki cephane sandıklarının ve muhtelif eşyaların yüzerek geçtiğini hatırlıyorum.Tedirgin olduk izlemeyi bıraktık, bostan evine doğru yürümeye başladık biz yamaca yaklaştığımızda Jandarma Karakolunun üst taraflarından yuvarlana yuvarlana gelen seli, Cevat Dayım fark etti ve vaktinde yamaca tırmanmamız sayesinde hayatımız kurtuldu.Sel suları, Bostan evinin eşiğine kadar yükseldi.Ev kurtuldu ama bostandan bir şey kalmadı geriye.Bu sel baskınında, 100 den daha fazla can kaybı olduğunu sonradan duymuştum Allah rahmet eylesin.
Rahmetli Babam,sel baskınından bir şekilde haberdar olmuş.Kiraladığı bir taksi ile çok zor şartlarda sel bölgesi kenarına ulaşarak havanın karardığı saatlerde gelip beni almıştı.Kiraladığı taksi, siyah renkli 1949 Model bir OPEL 'di. bugünün internet imkanlarından faydalanarak temsili bir fotoğrafını eklediğim bu otomobil modelini hiç unutmadım.(Ekli, otomobil fotoğrafı)
51 sene sonra, yani 2008 yılında, İstanbul'da Göktürk Beldesine bir vesile ile gittiğimde hatıralarımdaki Ankara Bostanına az çok benzeyen bir bostan ile karşılaşmış ve fotoğraflarını çekmiştim.Söz konusu nostaljik fotoğrafları bu dokümana ekledim hayalinizde daha iyi canlandırabilmeniz için.(Ekli, Bostan Fotoğrafları)
Bugün ki Gülveren Semti'nin, Yandex harita linki aşağıya kopyalı olup "Gülveren Tren İstasyonu" hala mevcut gözükmektedir.
İnternet kaynaklarından bulduğum temsili fotoğrafları ve kendi arşivimdeki gerçek fotoğrafları kullanarak anılarımı daha görsel hale getirmek istedim.
Bu, eski Ankara günlerini, yaşamamış olanlara bir şeyler aktarabildim ise ne mutlu bana.
Saygılarımla,
Nevzat EROL
13 Ağustos 2015 - Perşembe
İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder